malatya, trafik sigortası, araç kaskosu, konut, ev, iş yeri, dask,  zorunlu deprem, fiyat al, en uygun, ücretleri, fiyatları, acente, sigorta, sağlık, tarsim
malatya, trafik sigortası, araç kaskosu, konut, ev, iş yeri, dask,  zorunlu deprem, fiyat al, en uygun, ücretleri, fiyatları, acente, sigorta, sağlık, tarsim

İstanbul'un tarihteki en büyük sınavlarından biri de büyük yangınlar oldu

Dünya 06.04.2024 - 12:14, Güncelleme: 06.04.2024 - 12:14 844 kez okundu.
 

İstanbul'un tarihteki en büyük sınavlarından biri de büyük yangınlar oldu

İstanbul'un tarihteki en büyük sınavlarından biri de büyük yangınlar oldu
Tarihi 300 bin yıl önceye kadar uzanan İstanbul için yangın, büyük bir afetti. Zelzele gibi, sel gibi tabii afetlerin yanında, İstanbul’u tahrip eden korkunç bir felaket de yangındı. Zaman zaman bu güzel şehri viraneye çeviren bu afet, halkın yalnız servet ve refahını kemirmiyor, aynı zamanda huzuru kalbini, sükün ve saadetini de kökünden sarsıyor, zedeliyordu. İstanbul’da hemen hiç kimse,  bugün kurduğu yuvanın yarın bir yığın kül ve kömür haline gelmeyeceğinden emin değildi. Sabahleyin evinden çıkıp işine giden herhangi bir hemşerinin akşam üstü semtine döndüğü, mahallesine girdiği vakit, sokağının ve evinin yerinde ya kızıl alev dalgaları, yahut simsiyah bir harabe, taş ve çamur yığını bulmayacağını iddiaya kimse cesaret edemezdi. O sebeple, velevki bir kaç saat için semtinden ve bucağından uzak kalmağa mecbur her şehirlinin kalbi daima endişe ile çarpıyor, yangın korkusu, İstanbul’u adeta istila etmiş bulunuyordu. Sığındığı yuvanın bir anda duman ve ateş tufanı arasında gözünün önünde çöküp eridiğini gören, başını sokacak bir çatı altından mahrum, sefil ve perişan ailelere İstanbul’da sık sık rastlanıyordu. Bazen bir tanıdık veya akraba evinde, bazen cılız bir kulübeciğin basık karanlığında hayatını sürükleyen bu zavallılar, bir daha bir aile bucağı sıcak ve mahrem havasını tadamıyor,  dünün hayal olan saadetini acı bir hasretle ana ana tesellisiz sönüp gidiyordu. İstanbul yangınlarından doğan felaket, sadece bundan ibaret değildi. Yangın, şehrin sakinleri ile birlikte şehri de sefalete sürüklemekten geri kalmıyordu. Yeşil bahçeleri, beyaz minareleri, birbirine sokularak baş başa sessiz ve müsterih yaşayan evler ile şimdi mamure olan bir semt, bir dakika sonra dişlek duvarları, kopuk bacaları, boynu bükük minareler ile göz yaşartıcı bir manzara halini alırken, cedlerden kalma aziz yadigârlar, eski eserler, eşsiz yazma ciltler ve bir daha yerine konamayacak kadar nefis halılar ve nihayet bütün bir ailenin manevi mesnedi, göğüs kabartan ve yüz ağartan hatıralar da toz ve enkaz olarak gömülüyor, kayboluyordu.      
İstanbul'un tarihteki en büyük sınavlarından biri de büyük yangınlar oldu

Tarihi 300 bin yıl önceye kadar uzanan İstanbul için yangın, büyük bir afetti. Zelzele gibi, sel gibi tabii afetlerin yanında, İstanbul’u tahrip eden korkunç bir felaket de yangındı. Zaman zaman bu güzel şehri viraneye çeviren bu afet, halkın yalnız servet ve refahını kemirmiyor, aynı zamanda huzuru kalbini, sükün ve saadetini de kökünden sarsıyor, zedeliyordu. İstanbul’da hemen hiç kimse,  bugün kurduğu yuvanın yarın bir yığın kül ve kömür haline gelmeyeceğinden emin değildi. Sabahleyin evinden çıkıp işine giden herhangi bir hemşerinin akşam üstü semtine döndüğü, mahallesine girdiği vakit, sokağının ve evinin yerinde ya kızıl alev dalgaları, yahut simsiyah bir harabe, taş ve çamur yığını bulmayacağını iddiaya kimse cesaret edemezdi. O sebeple, velevki bir kaç saat için semtinden ve bucağından uzak kalmağa mecbur her şehirlinin kalbi daima endişe ile çarpıyor, yangın korkusu, İstanbul’u adeta istila etmiş bulunuyordu.

Sığındığı yuvanın bir anda duman ve ateş tufanı arasında gözünün önünde çöküp eridiğini gören, başını sokacak bir çatı altından mahrum, sefil ve perişan ailelere İstanbul’da sık sık rastlanıyordu. Bazen bir tanıdık veya akraba evinde, bazen cılız bir kulübeciğin basık karanlığında hayatını sürükleyen bu zavallılar, bir daha bir aile bucağı sıcak ve mahrem havasını tadamıyor,  dünün hayal olan saadetini acı bir hasretle ana ana tesellisiz sönüp gidiyordu.

İstanbul yangınlarından doğan felaket, sadece bundan ibaret değildi. Yangın, şehrin sakinleri ile birlikte şehri de sefalete sürüklemekten geri kalmıyordu. Yeşil bahçeleri, beyaz minareleri, birbirine sokularak baş başa sessiz ve müsterih yaşayan evler ile şimdi mamure olan bir semt, bir dakika sonra dişlek duvarları, kopuk bacaları, boynu bükük minareler ile göz yaşartıcı bir manzara halini alırken, cedlerden kalma aziz yadigârlar, eski eserler, eşsiz yazma ciltler ve bir daha yerine konamayacak kadar nefis halılar ve nihayet bütün bir ailenin manevi mesnedi, göğüs kabartan ve yüz ağartan hatıralar da toz ve enkaz olarak gömülüyor, kayboluyordu.      

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve noktahaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
beylikdüzü escort esenyurt escort beylikdüzü bayan avcılar escort istanbul escort beylikdüzü escort bahceşehir escort esenyurt escort fındıkzade escort fındıkzade escort istanbul escort şişli escort